Marka Hakkının Tükenmesi
Markanın koruma işlevi, üçüncü kişilere karşı marka sahibine bir tekel hakkı veren mutlak bir haktır. Tükenme ilkesi ise marka sahibinin menfaatleri ile piyasa ajanlarının markalı malların tedavül edebilmesi yönündeki çıkarlarını dengeleyecek hukuki bir formüldür.
Markanın sağladığı mutlak hakkın bu sunulmadan sonra bitmesi yani tükenmesi ticari hayatın işleyebilmesi için bir gerekliliktir. Tükenme ilkesinin sadece mallar için geçerli olacağını yani hizmetler için geçerli olmayacağını tanımdan önce belirtmekte fayda olacaktır. Ayrıca FSK madde 31’de açıklanan garanti markaların tükenme kapsamına alınması gerekmektedir. Ancak holding markalara tükenme ilkesi uygulanamayacaktır.
Markanın tükenmesi mülga MarKHK’nın 13. Maddesinde açıklanmıştır. Bu maddeye göre tükenme ilkesi, marka sahibi veya onun rızası ile yetki verilen üçüncü kişiler tarafından belli bir coğrafi bölgede piyasaya sunulan markalı malların tedavülüne marka hakkına dayanılarak engel olunamamasını ifade eder. Tüketilme ilkesi sadece marka sahibi tarafından pazarlamalar da değil, hak sahibinin yavru şirketi veya lisans sahibi başka bir kişi tarafından pazarlanmasından da uygulanır.
Burada tükenme ilkesinin uygulanmayacağı hallere de değinmekte fayda olacaktır. Tükenmenin uygulanmayacağı haller mülga MarKHK madde 13 fıkra 2 ‘den anlaşılmaktadır. Eğer markalı mallar üzerinde değişiklik veya kötüleştirme yapılmışsa marka sahibinin malların ticari hayatta kullanılmasını hakkı bulunmaktadır. Yani markanın sağladığı tükenme hakkı bu durumda tükenmeyecektir. Bu tür değiştirmeler veya kötüleştirmeler ticari amaçla yapılmasa kanun lafzına göre önem arz etmektedir. Mülga MarKHK‘nın 13. Maddesinin kaynağı AB’nin 89/104 sayılı Yönergesi’nin 7. Maddesinin 2. Fıkrası olduğundan dolayı üçüncü kişiler tarafından yapılan kötüleştirme veya değiştirme haklı bir sebebe dayanıyorsa tükenme ilkesinin yine de vuku bulacağı kabul edilmelidir.
Tükenme ilkesi, ilk defa 1902 yılında Alman İmparatorluk Mahkemesi tarafından Kölnish Wasser kararı ile uygulanmıştır. Tükenme ilkesi Guyon’un fikri mülkiyetin geçireceği evrim için sunduğu teoride de yer almaktadır. Bu teoriye göre bu evrim üç görünümdedir. Birinci evrim hakların uygulama alanları genişleyecektir, ikincisi Fikri Mülkiyet Hukuku uluslararası boyut kazanmaya başlayacaktır, üçüncü ise bu hakların mutlak karakterleri zayıflayacaktır. Görüldüğü gibi Guyon’un teorisindeki üçüncü aşama tükenme ilkesinin günümüz Fikri Mülkiyet Hukukunda uygulama bulmuş olduğunu göstermektedir.
1.1. TÜKENMENİN ŞARTLARI
- Söz konusu marka FSK’e göre korunan bir marka olmalıdır.
FSK’e göre ise markanın korunması açıklandığı üzere yapılan tescil ile olmaktadır. Tescil markalar koruma alanını sadece haksız fiilden bulmaktadır. Haksız fiil halinin markanın tükenmesi konusunda da uygulama bulup bulmayacağı tartışmalıdır. Doktrindeki bir görüş tescilli olmayan markalarına da tükenme ilkelerinin uygulanması gerektiğini savunmuştur. FSK kapsamında tescili yapılmayan ancak Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi’ne göre korunan tanınmış markaların da tükenme ilkesinden yararlanması gerekecektir. Ancak bu yararlanma Türkiye’de tescili bulanan markalara yapılan uygulama gibi olmayacaktır. Yani bu tür markalara tam bir koruma sağlamak yerine haksız rekabet kapsamında bir koruma sağlanacaktır.
- Markalı malların piyasaya sunulması gerekmektedir.
Piyasaya sürülmeden, marka sahibinin markalı malları piyasaya sunduktan sonra üçüncü kişilerin ticari işlemlere konu edilebilmesi anlaşılmalıdır. Yani söz konusu mallar üzerinde artık ticaret serbesti mutlak boyuta ulaşmaktadır. Mülga MarKHK madde 13’e göre tükenmenin gerçekleşebilmesi piyasaya sunum, markalı malların ülkenin kendi iç pazarına sunulması olarak algılanmalıdır. Piyasaya sunum şartından genel olarak çıkarılacak sonuç coğrafi açıdan bir kıstas olan piyasanın niteliği değil, marka sahibinin izni ile piyasaya sunulmuş olmasıdır. Marka sahibi ile üçüncü kişi arasında bir hukuki ilişki varsa (tek satıcılık sözleşmesi, lisans sözleşmesi gibi) üçüncü kişinin yaptığı piyasaya sunumlar da marka sahibin rızası dâhilinde yapılmış sunumlardan sayılmalıdır.
1.2. TÜKENME TEORİLERİ
Tükenme teorileri coğrafi bakımdan kategorize edilmelidir. Bu başlıklar ülkesel tükenme, bölgesel tükenme ve uluslararası tükenme şeklinde yapılmalıdır. Bu tasnif yöntemi ithalat durumunda markanın sağladığı korumanın ihlal edilip edilmediğini belirlemek için önem arz etmektedir.
1.2.1. ÜLKESEL TÜKENME
Ülkesel tükenme teorisi, bu sistemi benimseyen dış pazarda piyasaya sürülen markalı mallar üzerinde bir koruma sağlar. Yani bu teoride tanınan tek Pazar iç pazardır. Orijinal markalı mallar için iç Pazar dışında yani dış pazarda da ülke sadece kendi hukukunu tanıdığı için marka korumaya sahip olacak ve tükenmesi gerçekleşmeyecektir. Dünyanın herhangi bir ülkesinde mal, piyasaya ilk defa sürüleceği için malın üzerindeki marka hakkı tükenmiş olmayacaktır. Şöyle bir örnek vererek durum açıklanabilir; X ülkesinden Y ülkesine orijinal markalı malların ithalatı engellenebilecekken ancak mallar Y ülkesine gittiği zaman artık marka hakkının kullanımı tükenmemiş durumda olacaktır ve paralel ithalat yapılamayacaktır, marka sahibinin bu tarz bir ithalatı engellemek için dava hakkı olacaktır. Ancak bu tükenme teorinse göre tekrar ithalat engellenemeyecektir. Çünkü zaten ülkesel tükenmeyi kabul eden ülkenin hukukuna göre kendi ülkesine mal sunulduğu zaman marka hakkı tükenmiş olacak ve herhangi bir koruma sağlanamayacaktır. Bu açıdan ülkesel tükenme uluslararası ticareti geliştirici bir etkiye sahip olmamaktadır.
Dünyada bu tükenme ilkesini benimseyen ülke sistemleri olarak ABD’nin patent hakkının tükenmesi için benimsediği ilke, İngiltere’nin Marka Kanunlarında marka sahibine paralel ithalatı önlemesi hakkını vermesi, Avustralya da İngiliz sistemini benimsemesi örnek olarak verilebilir.
1.2.2. BÖLGESEL TÜKENME
Bölgesel tükenme ilkesini genel olarak açıklamak gerekirse; birden fazla ülkenin bir araya gelerek bir bölge oluşturması ve bu bölge sınırları içinde ve marka sahibinin izni ile piyasaya sunulan mallar üzerinde tükenmenin kabul edildiği sistemdir. Bu sistem de ülkesel tükenme sistemine benzemektedir. Tek farkı ülkesel tükenmede tek bir ülkenin söz konusu olması ancak bölgesel tükenmede birden çok ülkenin bir ülke gibi benimsenmesidir. Böylelikle malın sunumu sınırları çizilen bölgenin iç pazarına yapıldığı takdirde marka hakkı tükenecek bu bölgenin dışına yapılan mal sunumlarında markanın sağladığı hakkın tükendiği kabul edilmeyecektir.
Bölgesel tükenmenin benimsendiği sistemin en tipik örneği Avrupa Birliği’dir. AB düzenlemelerinin yanında ATAD’nın verdiği kararları da özetlemek gerekirse; bu hakkın kullanımın ilk defa ortaya koyulduğu dava Deutsche Grammaphon/Metro davasıdır. Mahkeme bu kararında marka hakkının hangi kriterlerde kullanılacağına dair yeni bir ölçüt getirmiştir. Bu kriterin adı da hakkın özgül konusu kriteridir. Yani ticari ve sınai hakların temel fonksiyonları çevresinde marka hakkına bir koruma sağlanacağı belirtilmiştir. Özgül korumadan anlaşılması gereken malın sahibi izni ile markalı malın topluluk içinde piyasaya sunulması ile marka hakkının tükeneceği kabul edilmiştir.
ATAD’ın bu konu hakkında sabit bir görüş sunduğu karar EMI Records/ CBS ve Polydor/Harlequin kararlarıdır. Topluluk dışına paralel ithalatı yapılan mallara karşı marka hakkına dayanılabileceğini ve bölgesel tükenme ilkesinin benimsendiğini açıkça belirtmiştir. Bölgesellik ilkesi marka sahiplerine birçok hak sağlamaktadır. Bu malların topluluk içine ithalatını yapan firmalar, uluslararası fiyat farklılıklarından yararlanmışlar ve uluslararası rekabeti durdurmak gibi faydalar da elde etmişlerdir. Bölgesel tükenme ilkesi, ülkesel tükenmeye göre ticaret hayatına daha çok destek vermekteyse de uluslararası tükenme kadar küresel bir ticaret anlayışına dayanmamaktadır.
1.2.3 ULUSLARARASI TÜKENME
Küresel ticarete en çok önem veren bu sistem, markalı malların hangi piyasada öne sürülmesine bakılmaksızın (marka sahibinin izni ile piyasaya sunulması şartı ile) mallar üzerinde marka hakkının her zaman tükeneceğini savunmaktadır. Buradan uluslararası tükenmenin malların serbest dolaşımına daha elverişli olduğu söylenebilir ve bu ilkenin yaygınlaşması durumunda GATT ve DTÖ ile sağlanmak istenen gümrük birliği ve serbest ticaret bölgelerine gerek kalmayacaktır. Bu sistemi benimseyen ülkelere Almanya, Hollanda, İsviçre, ABD (telif hakları ve marka hakkının tükenmesi açısından) örnek olarak verilebilir. Sonuç olarak uluslararası tükenme ilkesindeki kıstas coğrafi sınırlar dâhilinde oluşturulan sınırlar değil marka sabinin piyasaya sunulmada verdiği onaydır.
KAYNAKÇA:
- YASAMAN Hamdi, Marka Hukuku 556 Sayılı Kanun Şerhi, İstanbul 2004.
- Farklı işletmelerin ürettikleri mal veya hizmetlerin ortak özellerini, coğrafi kaynaklarını ve kalitesini garantisi ile oluşan ayırt edici işarettir. (http://blog.ankarapatent.com/2010/09/16/garanti-markasi/ (E.T. 21.04.2019).
- MERCAN Necati, Marka Hakları ve Korunması, Ankara 2015, s. 362.
- TEKİNALP Ünal, Yeni Marka Hukukunda Tescil İlkesi ve Tescilsiz İşaretlerin Hukuki Durumu, Prof. Dr. Kenan Tunçomağ’a Armağan, İstanbul 1997, s. 467.
- KAYHAN Fahrettin, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel İthalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, Ankara Barosu FMR Dergisi 2001/1.
- ASLAN DÜZGÜN Ülgen, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel İthalat Sorunu, Ankara 2009.
- ARIKAN Saadet, Fikri-Sınaî Haklar Açısından Paralel İthalat –AB ve Türkiye-, Ankara 2001.